Stefan Zweig, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2.basım, 2017, çev.Gülperi Sert
Aylar önce zamandan ve insanlardan kaçan, savaşan ülkesinden İsviçre'ye gelmiş bir kaçaktı..
Yüreğinin derinliklerinde bu sis duvarını parçalamak, bir yerlerde uyanışın, aydınlanışın mesajını, yaşamın gerçekliğini, güvenliğini, kesinliğini hissetmek istiyordu.
...bu çağın insan onurunu hiçe saydığına ve Avrupa'nın içine düştüğü esarete bizzat tanık olmuştu.
Uzun bir süre sonra ilk kez yeniden hayat, insan, eylem, irade, güç gibi duyguları hissetmişti.
"...Tüm dünya yerle bir olurken, insanın kendisi için çalışması bir suç. Günümüzde artık hiç kimse sadece kendisi için hissedemez, kendisi için yaşayamaz."
"...Tek bir birey herhangi bir kavramdan daha güçlüdür her zaman, fakat kendisine inanmlı, iradesine sahip çıkmalıdır..."
...yataktan fırlayıp saatin sarkacını durdurdu. Artık zaman diye bir şey yoktu, yalnızca korku ve sessizlik vardı.
"...Hak! Hukuk! Bugün dünyanın neresinde hak kaldı. İnsanlar onu katletti. Herkesin hakları var, fakat onların, onların gücü var ve bugün güç demek her şey demek..."
"...İnsan bir amaç uğruna kendinden vazgeçebilir, fakat başkalarının çılgınca fikirleri uğruna değil. Bırak vatan için ona inananar ölsünler..."
...Mecburiyete boyun eğince üzerindeki yükün kalktığını hissediyordu...
...Ferdinand başını gökyüzüne kaldırdı, yeryüzünde insanoğlu için kendi yasasının dışında bir yasa olmadığını ve hiçbir şeyin birine bağlı olmak kadar insanı hayata bağlamadığını hissetti...Fakat susuyorlardı: İkisinin de yüreği sözlerin karışıklığından, insanların yasalarından kurtulmuş sonsuz özgürlüğün içinde uçuyordu.